14 Aralık 2021 Salı

SANAYİ DEVRİMİ KAPİTALİZM EMPERYALİZM VE TRENLER ÜZERİNE BİR GEZİNTİ

Kırk yıldan fazla arkadaşım, dostum olan sevgili Bekir Sıtkı Özer, Belçika ve Hollanda ziyaretini anlattığı yazısında demiryollarına övgüler düzmüş.

Sonra da Turgut Özal’ın “Demiryolları komünist işi” sözünü hatırlatarak “Meğerse Hollanda ve Belçika da komünist birer ülke olmuş” başlıklı güzel bir yazı yazmış.

Yazıyı pas gibi değerlendirip biraz iktisat tarihine daldım. Trenler üzerine kısaca bir şeyler karalamak istedim. Öyle ya tarihe, iktisat tarihi penceresinden bakmazsan, geriye bol miktarda hamaset, kibir ve acılarla dolu mağduriyetten başka bir şey kalmaz.

1700’li yılların başında enerji ihtiyacını karşılamak için orman kesen İngiltere, ormanların giderek azalması sonucunda kömür madenlerine yöneldi. Su baskınları ise kömür madenlerinin daha alt tabakalarına inilmesini engelliyordu. Suyun madenden çıkarılması gerekiyordu.

Mutfakta odun ateşinde kapaklı tencerede patates kaynarken tencerenin kapağının buharın etkisi ile fırlaması ise İngiliz kadınların en büyük dertlerinden biriydi. Isı(enerji), harekete dönüyordu ancak insanlar bunun ne işe yaradığının pek de farkına varmış gibi durmuyordu.

1705 yılında İngiltere’de Thomas Newcomen adında bir mühendis ilk buhar makinesini buldu. 1712 yılında bu makineyi piston yoluyla yukarı aşağı yönde dikey olarak çalıştırdı ve bu makineler madenlere dolan suyu boşaltmak amacıyla kullanıldılar. Ancak çok da verimli değillerdi.

Aradan 60 yıl geçtikten sonra İskoçlu makine mühendisi James Watt, Thomas Newcomen’in buhar makinesini daha verimli hale getirmek için 1765 yılında çalışmalara başladı. Watt, girişimcilerin de desteğini alarak buhar makinesinin dikey yönlü hareketini dönüş hareketine çevirdi. Buhar makinesi madenlerden çıkmış, artık tekstil fabrikalarında kullanılmaya başlamıştı. Sanayi Devrimi başlamıştı…

1825 yılında bir başka İngiliz mühendis George Stephenson, buhar makinesini, kömür dolu vagonlara bağladı ve vagonları madenden 20 kilometre uzaklıktaki limana taşıdı. Aradan beş yıl geçtikten sonra, 1830 yılında ilk ticari demir yolu hattı Liverpool Manchester arasında döşendi. Bunun da üzerinden sadece 20 yıl geçtikten sonra İngiltere’nin binlerce kilometrelik demiryolu ağı vardı. 1850’de batı ülkelerinde demiryolu ağı 40 bin kilometreyi, 1880’de 350 bin kilometreyi aşmıştı.

Demiryollarının gelişmesi ile hammadde kaynakları üretim yerlerine, üretilen mallar pazarlara, emperyalist ülkelerin askerleri, silah ve lojistik destekleri işgal ettikleri ülkelere düşük maliyetle ve güvenli ulaşıyordu. Denizaşırı seferler sonrasında işgal edilen sömürgelerin iç kısımlarından hammadde temini de kolaylaşmıştı.
1984 yılında “Demiryolu komünist ülkelerin tercihidir” diyen dönemin başbakanı Turgut Özal’ın söylediğinin aksine, demiryolu sanayi devriminin, kapitalizmin ve emperyalizmin gelişmesinin en önemli aktörlerinden biri olmuştur.

NEDEN OSMANLI YA DA ASYA BU İŞİ BECEREMEDİ?
1700’lü yılların başına bulunan buhar makinesi, demiryolu ve buharlı trenler taklit edilmesi zor bir şey de değildi. İngiltere’de bulundu ve çok kısa süre içinde, Avrupa’nın diğer ülkelerinde, Fransa’da, Almanya’da, Rusya’da ve deniz aşırı olarak Amerika’da devreye girdi.

Asya ile Avrupa arasında henüz teknolojik bir uçurum da yoktu. Sanayi Devriminin ilk dalgasında ortaya çıkan buhar makinesinin teknolojisi son derece basitti. Çinliler, Osmanlılar ve Hintliler önce buhar makinesini sonra da treni seyretti.

Oysa 1800’lü yıllara kadar Osmanlı İmparatorluğu, İran’da Safevi İmparatorluğu, Hindistan’da Babür İmaratorluğu, Çin’de Ming ve Qing hanedanlıkları dünya ekonomisinin yüzde 80’ini kontrol ediyordu askeri olarak da güçlüydü. Ancak aradaki fark mantalite ve örgütlenme biçimi idi... Bu örgütlenme biçimini çok basit bir şekilde sefere çıkan ordular üzerinden anlamaya çalışalım.

Batı Avrupa’nın 1500’lü yıllarda deniz aşırı keşifleri, yeni sömürgeleri ele geçirmeleri, sadece çapulcu ya da düzenli denizcilerle olmuyordu. Sefere çıkan her gemide çok farklı alanlarda, coğrafya, botanik, astronomi, jeoloji, çeşitli mühendislikler gibi alanlarda bilim adamları da vardı. Osmanlılar gibi iç oğlanları ile sefere çıkmıyor, bir avuç denizci, asker ve bilim adamı, bağlı olduğu imparatorluk adına deniz aşırı topraklara el koyuyordu.

İmparatorlukların ve sonrasında meydana gelen devletlerin örgütlenme biçiminde, modern bilim, kapitalizm ve devlet anlayışı el ele vermişti. Bu el ele tutuşma, 1800’lü yıllarda buhar makinesinin gelişimi ile sanayi devrimi ve demiryolu ağının gelişmesi ile birleşince 1950’li yıllara gelindiğinde Batı Avrupa ve ABD dünya ekonomisinin yüzde 50’sinden fazlasını kontrol eder hale geldi. Bugün neredeyse dünya siyasetinin tamamını kontrol edebiliyorlar.

OSMANLI’DA DEMİRYOLU
Osmanlı’da ilk demiryolu, 1858 yılında İzmir-Aydın arasında İngilizler tarafından yapılan ve işletilen 130 kilometrelik demir yolu idi. Amacı da, Batı Anadolu’nun hammadde kaynaklarının, ucuz ve güvenli şekilde İzmir limanına, oradan da gemilerle İngiltere’ye ulaşmasını sağlamaktı.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, kendisinde kalan toprakları içinde yabancılar tarafından işletilen 4000 kilometrelik demiryolu ağı vardı. Demiryolları millileştirildi. Hammadde kaynaklarının üretim merkezlerine ve limanlara ulaşması, ekonomik kalkınmanın sağlanması ve ülkenin dört bir yanını Başkent Ankara’ya bağlamak ve asayişi sağlamak amacıyla, kıt kaynaklara rağmen, büyük bir demiryolu hamlesine girişildi.

1940 yılına gelindiğinde 8640 kilometreye ulaşmıştı. 1940-50 arası 2. Dünya Savaşının ekonomik zorlukları nedeniyle demiryolu yapımı aksamaya uğramış, 1950’de batı emperyalizminin etkisi altına giren Demokrat Parti ve devamı sağ iktidarlar tarafından askıya alınmıştır. 2010 yılı itibariyle Türkiye’nin demiryolu ağı uzunluğu, trenin bulunuşundan 180 yıl sonra sadece 11 940 kilometredir. Avrupa'nın trenin bulunuşundan sonraki 50 yıl içinde 400 bin kilometre demiryolu yaptığını ve şu anda Türkiye'deki tır ve kamyon sayısının Avrupa'dan fazla olduğunu da hatırlatalım.

Trene bakmayıp ne olduğunu anlamakta fayda var...

Emperyalist devletler 20 yüzyılın başında ele geçiremedikleri Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını önlemek için Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm Aydınlanma Devrimi ve kalkınma politikalarını hedef aldılar. Demiryolu politikasını sabote etmek de bunlardan sadece biridir. 
25 Haziran 2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder