Aşağıdaki yazım 14 Eylül 2021 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde Sevgili Uğur Dündar tarafından yayınlandı...
Çekirdek enflasyon derken ekonomide yangın çıkarmak…
Gazeteci dostum ve Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası’ndan “Yangın tehlikesi öncesi son uyarı”
başlıklı bir mektup aldım. Köyatası, mektubunda faizleri düşürmek için Merkez
Bankası’nın Çekirdek Enflasyon kavramının arkasına saklanmaya çalıştığını,
bunun başta döviz kuru piyasaları olmak üzere tüm sektörleri yangın yerine
çevireceğini öngörüyor.
Değerli dostum, Sevgili Uğur Dündar… Ekonomimiz yıllardır
kötü yönetim nedeniyle batık durumda. Bir avuç istisna dışında toplumun büyük bir
bölümü fakirleşiyor, geçim sıkıntısı yaşıyor. Yetmezmiş gibi, iktidarın faiz
inadı nedeniyle yeni ve büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. O nedenle
sorumlu bir ekonomist-siyasetçi- gazeteci olarak uyarı görevimi yapmak
istiyorum.
Enflasyon, dar gelirliler, işsizler için dayanılamaz boyuta
vardı. TUİK’in açıkladığı yıllık yüzde 19 seviyesindeki enflasyona kimse inanmıyor. Vatandaşın
hissettiği enflasyon yüzde 50 civarında. Özellikle mutfakta yangın var.
Elektrik ve doğal gaza yapılan son zamlar henüz enflasyona yansımadı. Bu aydan
itibaren bu zamlar enflasyona yansıyacak. Havaların soğumasıyla birlikte,
mutfakta yangına ek olarak bu kez evlerde donma tehlikesi baş gösterecek, ısınma
sorunu başlayacak.
Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı’nın baskısıyla, hem enflasyonu
gizlemek hem de inat uğruna faizleri düşürmek için şimdi de “Çekirdek
Enflasyon” saçmalığına sığınmaya çalışıyor. Çekirdek enflasyon hesabında, gıda yok, enerji, yok, mazot yok, benzin
yok, elektrik yok, doğal gaz yok… Zaten milletin belini bu kalemler kırıyor.
Büyük ihtimalle 23 Eylül tarihinde, bu hesabın arkasına saklanıp “işte
enflasyonu düşürdük” deyip faizi düşürecekler. Bu önce mali piyasalarda, sonra da ekonominin
tümünde, yeni ve ciddi bir döviz kuru ve finansman krizi demektir. Üzerimize
düşen uyarı görevini yapalım.
ZEHİRLİ BÜYÜMENİN BİR BAŞKA YÜZÜ
Geçtiğimiz günlerde yılın ikinci çeyreğinde yüzde 21.7 diye
sözde bir başarı hikayesi anlattılar. Oysa ekonomi büyümedi. 2017 yılına göre
hala daha düşük seviyede. Ancak o yüzde 21.7’lik büyüme döneminde gözden kaçan
çok önemli bir nokta var. Sanayi
sektörü, hizmetler sektörü yüzde 40-45 oranında büyürken finans ve sigorta
sektörü bırakın büyümeyi yüzde 22 küçülmüş. Yüzde 21.7 büyüdük denilen bir
ekonomide bankacılık kesininin yüzde 22 küçülmesi çok ciddi bir uyarı
sinyalidir. İki yıl önce hükümetin baskısı ile ucuz ve bol döviz veren
bankalarda sorunlu kredi oranları artıyor.
Türkiye kendi kaynakları ile büyüyemiyor. Ekonominin
canlanması ve büyümesi için kredilerin genişlemesi gerekiyor. Ancak öylesine bir çıkmaz sokağa düştük ki,
ekonomi büyüdükçe, ülke fakirleşiyor, Türkiye’nin borcu artıyor. Mevcut
enflasyona göre yüzde 22 seviyesindeki kredi faizleri yüksek değil ama dünyada
faizler neredeyse sıfır seviyesinde iken bu faizle kimse iş yapmak istemiyor.
Hazine ve Maliye Bakanı, bankaların tüketici kredilerini
kısıp ticari kredilere ağırlık vermesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu aracılığı ile bankalara baskı yapıyor. Ancak bankalar artan sorunlu
krediler nedeniyle, bu baskıya karşı direniyor.
Sorun sadece iç finans piyasalarında değil. Dış piyasalarla
ilişkiler de sıkıntılı. Türkiye risk primi (CDS) en yüksek ülkeler arasında… Böyle
olunca da, hem devletin hem de özel kesimin dış kredi bulma maliyeti çok yüksek
seviyelerde belirleniyor. (CDS, Risk Primi: Bir kredinin geri ödenmeme riskini
ve bu riske karşı kredinin sigortalanmasını sağlayan bir değerdir. Risk primi
ne kadar yüksek o ülkenin dış kredi bulma maliyeti artar.)
Devlette hukuktan ve
demokrasiden uzak adam yönetimi ile birlikte ekonomideki istikrarsızlık
nedeniyle, dünyada faizler sıfır seviyesinde iken Türkiye dışarıdan yüzde 6,
kimi özel sektör firmaları yüzde 10 seviyesinde borç bulabiliyorlar. Bu
rakamlar Türkiye’yi iyice borç batağına sokuyor. Daha iki gün önce Türk
Hazinesi, dolar cinsi tahvil çıkardı ve bu tahvillere yüzde 6.5 oranında faiz
verdi.
Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi bile düşük faizle para
bulamazken, Merkez Bankası’nın faiz indirme çabası, ciddi bir kur sıçramasını tetikleyecektir.
Buna bir de önümüzdeki yılbaşından itibaren ABD ve Avrupa Merkez Bankalarının
salgın nedeniyle bastığı paraları geri çekmek amacıyla faizleri artıracağı
beklentisini ekleyin… Sorun daha da katmerleşecek. ABD ve Avrupa’da faiz
artırımı, yüksek risk primi nedeniyle Türkiye’de kurları diğer ülkelere göre
daha fazla olumsuz etkileyecek.
Özetle ekonominin çevrilmesi ve büyüme için, iç ve dış
finansman olanakları tehlike sinyalleri veriyor. Görüldüğü kadarıyla siyasi
iktidar ile bankacılık kesimi arasında da bir inatlaşma ve çekişme
yaşanacak. Bu sinyallere rağmen çekirdek
enflasyon tanımlaması ile faizleri düşürmek, sıcak ve kuru havada ormanda ateş
yakmaya, ormana sönmemiş sigara izmariti atmaya benzer.
Selam, sevgi ve saygılarımla…
Meriç Köyatası
Doğru Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
14 Eylül 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder