23 ARALIK 2021
EKONOMİDE TERS KÖŞE ALKIŞLANMAZ, AKSİNE GÜVEN SARSAR… ÜSTELİK DE SUÇTUR…
KUR GARANTİSİ İLE ATTIKLARI TAŞ KURBAĞIYI ÜRKÜTMEYECEK, DAĞ
FARE DOĞURACAK, ENFLASYONU BİZE KALACAK…
Türkiye’de olup bitenler bir gerilim filmi gibi… Üzerimize
adeta bir kâbus çöktü. Ekonomide istikrarsızlık had safhada… Saray yönetiminin
gün aşırı birbiri ile çelişen kararları, herkesin kafasını karıştırıyor.
Kur garantili köprü gibi, mevduatta kur garantisinin faturasını
da parası olmayanlara yüklediler. Tıpkı köprüden geçmeyenlerin ödediği köprü
parası gibi… Bunu yaparken toz duman içinde ortaya iki büyük yeni sorun çıktı…
Birincisi güvensizlik ve istikrarsızlık, üstelik suç işlenerek had safhaya
ulaştı. İkincisi de açıkladıkları kur garantili mevduat için Hazine başka
telden Merkez Bankası başka telden çalıp kaytarmaya çalışıyor. Saraydan yeni ve
sert bir emir gelmezse, belli ki onlar da bu kur garantisini sulandıracaklar,
döviz kaldığı yerden devam edecek…
Önce istikrar ve güvene gelelim. Döviz kurunun bir ay içinde
yüzde 80 artması, ardından da bir gün içinde yüzde 30-40 seviyesinde düşmesi
istikrarsızlığın daniskasıdır. Bu kadar oynak bir piyasada hiçbir kişi ya da
kurum iş yapmak istemez. İstikrar için ise güven gerekir. Bizde ise güven
yerlerde sürünüyor ve maalesef güven sarsan kararlar SUÇ İŞLENEREK alınıyor.
Saray yönetimi, ekonomide herkesi ters köşe yaptı. Bir
futbolcu, penaltı atışında kaleciyi ters köşeye yatırıp topu ağlara gönderirse,
bu hareket alkışlanır ve takdir görür. Ancak ülkeyi yönetenlerin herkesi ters
köşeye yatırması alkışlanmaz. Bu, hem güven kaybına yol açar hem yasalara göre
suç, hem de ahlaka göre ayıptır.
Bir gün önce bir toplantıda, “ Neymiş efendim faizleri
düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar
neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” diyeceksiniz, ertesi
gün tüm dünyayı, kendi halkınızı, piyasaları aldatıp faize kur garantisi
getirerek örtülü faiz artışı yapacaksınız. Normal ülkelerde, ekonomi
yönetimleri alacakları kararları kamuoyuna açıklarlar ve o kararları aynen
uygularlar. Bizdeki gibi tam tersini yapmazlar. Aksi takdirde büyük güven kaybı
oluşur.
Bu kargaşa arasında kimse fark etmedi. Ama Sözcü
Gazetesi’nde yazan Çiğdem Toker herkesin bildiği ama farkına varmadığı konuyu
yakaladı ve gündeme getirdi. O da insider trading. İçeriden öğrenenlerin ticareti… Finansal
bilgileri ve kararları önceden öğrenen kişilerin bu bilgiyi kendi çıkarları
için kullanması… Cumhurbaşkanı, faizi düşüreceğini bir kez daha güçlü bir
şekilde vurgularken, ertesi gün tam tersi bir karar alınıyor. Faiz örtülü
olarak artırılıyor. Ve Aynı gece bazı kişiler, 1 milyar dolarlık dövizi 18
liradan satıp sonrasında 11 liradan geri alıyor. Dolar başına 7 lira, eşittir 7
milyar liralık bir vurgun… Bu hem Türkiye’de hem de dünyanın hemen hemen bütün
ülkelerinde suç. Türkiye’de bu suçu araştıracak savcı bulmak olanaksız gibi…
Ama bu olay suç olduğu kadar, toplumsal vicdana ve toplumsal ahlaka da sığmaz.
Ayıptır. Ortada savcı yok. Ama bu olayı ayıplayıp kınayanların sesi çıkamıyor. Aksine,
kararı alan siyasi otoritenin seçmenleri sokağa çıkıp halay çekerek ayıbı ve
suçu, kutsayıp kutluyor.
Hem karar alıcı olarak söylediğin bir şeyin tam tersini
yapacaksın, hem bu suç olmasına rağmen yanına kar kalacak, hem de yandaşların
bunu davul zurnayla kutlayacak. Böyle bir ekonomiye hangi yerli ve yabancı
yatırımcı güvenir… Bu saatten sonra faizi istediğiniz kadar artırın,
istediğiniz kadar taviz verin,
Türkiye’ye yabancı sermaye gelmez, aklı başında yerli yatırımcılar
yatırım yapmaz. Ancak yurt dışına para çıkarmış yandaş ve paydaşların yurt
dışına çıkardığı paralar, başka bir siyasi hesap için Türkiye’ye gelir.
HAZİNE VE MERKEZ BANKASI TOPU TACA ATMAYA ÇALIŞIYOR
İkinci nokta da şu… Faize kur garantili mevduat konusunda
faturanın ne kadar büyüyeceği, belirsizlik taşıyor. Ucu açık. Ucu açık faturayı
Hazine de yüklenmek istemiyor, Merkez Bankası da… Yaptıkları açıklamalar ya da
yayınladıkları tebliğler ile işi yokuşa sürüyorlar. Anladığım kadarıyla,
Saraydan yeni ve sert bir emir gelmezse, kur garantisini sulandırmak
istiyorlar. En az üç aylık vade şartı, özel kişilerin bu uygulamadan sadece bir
kez faydalanabilmeleri gibi…
Türkiye’de mevduat sahipleri bir aydan fazla vadeye girmiyor.
Üç aya nasıl ikna olacaklar bilemiyorum. Bekleyip göreceğiz. Yandaş
iktisatçılar ve yazarların şu söylediklerini de bir kenara not edin:
“Kaynaklarımız, döviz spekülatörlerinin bir süre daha dövizde kalacağı…”
Buradan anladığım kadarıyla, ekonomi yönetimi de,
bekledikleri döviz bozdurmanın gerçeklemeyeceğinin farkına vardılar. Başka bir
deyişle attıkları taş ürküttükleri kurbağaya değemeyecek. Dövizin düştüğü
noktada, döviz gerekçesiyle artırılan fiyatlar düşmeyecek, enflasyon hızlanarak artmaya devam edecek. Üç
aya kalmaz döviz, “Bu istikrarsızlık ve güvensizlik ortamında bu kadar
istirahat yeter” deyip yoluna devam edecek. Çünkü Türkiye’de dövizin artmasına
neden olan reel sorunlar olduğu yerde duruyor. Merkez Bankası döviz rezervleri
eksi 40 milyar dolar. Dış borcumuz 450 milyar dolar. Bir yıl içinde ödenmesi
gereken dış borç ve cari açık 200 milyar dolara yaklaşacak. Bütçe daha çıkmadan
delik deşik olmuş. Kamunun iç borçları daha da artacak. Enflasyon hızlanarak
devam edecek. Ekonomi uyuşturucu bağımlısı gibi dışborçkolik hale gelmiş. İstikrarsızlığın
ve güvensizliğin had safhada olduğu bu reel ekonomik yapıda ne düzeldi ki, kur
yerinde kalsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder